13 Kasım 2012 Salı

ÜÇ BOYUTLU HEYKELSİ TEKSTİLLER


ÜÇ BOYUTLU HEYKELSİ TEKSTİLLER
Doç. N. Rengin OYMAN*
1920’li yıllara doğru dokuma sanatçılarının, teknik ve malzeme açısından yeterli görmedikleri Tapestry dokumalarına, hacim kazandırmak için kullanılan malzeme ve özgün teknik yorumlarının çoğalmaya başlaması ile farklı yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. 
Dokuma sanatı adı altında gerçekleştirilen bu tür yaklaşımlar sanat hareketlerinin de etkisiyle Lif Sanatı olarak adlandırılan çağdaş dokuma sanatının temellerini ortaya atmıştır.  Çağdaş tekstil sanatçıları sürekli olarak tekstil teknikleri ve malzemeleri üzerinde arayış içindedirler. Üç boyutlu heykelsi tekstiller bu yaratıcı sürecin ve gelişimin sonuçlarıdır.
Tekstil sanatçılarının yorumları teknik ve malzeme olarak tarihsel süreçte değişmiş, bu değişimlerin sonucu özgün ve kendine özgü yapıtlar ortaya çıkmıştır. Kullanılan malzemeler doğrultusunda, biçim ve yüzey dokusu unsurlarından oluşan, iki ya da üç boyutlu, farklı yapıtlar ortaya çıkmıştır. Sanatçının yapıtına kaynaklık eden malzeme zaman zaman sisal, yün, keten, kenevir, keçe, pamuk gibi geleneksel malzemeler olmuş, kimi zaman da sınırları zorlayarak kağıt ve ahşap liflerinin ayrıştırılarak kullanılması, metal, tel, naylon, folyo, akıllı ve teknik tekstiller olmuştur.
Tüm bu malzemelerin yanında, deri, süet, ipek ve yüksek teknoloji ürünleri gibi kumaşlar üzerinde heykel kabartmalar, üç boyutlu düzenlemeler, bir lif mimarisi biçiminde düzenlenmektedir. Sınır tanımayan malzemelerin ve tekniklerin kullanımı sonucu karışık tekniklerin (mixed media) kullanımıyla üç boyutlu “Heykelsi Tekstiller” üretilmeye başlanmıştır. Malzemelerin ve kavramların gücü ile birleştirilen Heykelsi Tekstiller, günümüzde bazen protest anlamlar içerirken, bazen de topluma mesaj vermek için kullanılabilmektedir.  Gerek Giyilebilir Sanat içinde, gerek heykel sanatında, gerekse Lif Sanatı içinde yer bulan bu çalışmalar, bazen galerilerde, bazen doğanın içinde düzenlenerek, izleyiciye adeta sessizce bir düşünme çağrısı yapar.
Bildiride, Tekstil Sanatı içinde önemli bir yer oluşturan Üç boyutlu Heykelsi Tekstiller ile ilgili Dünya ve Türk sanatçılarının çalışmalardan örnekler, içinde taşıdığı felsefesi, malzemeleri, bu sanatın günümüz sanatı içindeki yeri ve etkisinden söz edilecektir.
Anahtar Kalimeler: Tekstil, heykelsi tekstil, üç boyutlu tekstil, üç boyutlu heykelsi tekstil

ABSTRACT

THREE-DIMENSIONAL SCULPTURAL TEXTILES

To the 1920s, textile artists do not see enough in terms of technique and materials Tapestry weavings, to bulk materials used and begin to multiply with the original technical interpretations, different approaches have emerged.
This type of approaches performed under the name of the art of weaving, the influence of art movements, the so-called fiber art, contemporary art, the basics of weaving has emerged. Contemporary textile artists, textile techniques and materials on a quest, constantly. Three-dimensional sculptural textiles are the result of this creative process and development.
Textile artists’ interpretations, technique and materials have changed as a historical process, as a result of these changes, original and unique works of art emerged. The materials used in accordance with shape and surface texture consisting of elements, two or three-dimensional, different works have emerged. The source of the material work of the artist time to time, sisal, wool, linen, hemp, felt, traditional materials such as cotton, with some pushing the boundaries of the use of paper and wood fibers are separated, metal, wire, nylon, foil, was intelligent and technical textiles.
Besides all these materials, leather, suede, silk fabrics and high-tech products such as sculpture, reliefs on the three-dimensional compositions, arranged in the form of a fiber architecture. As a result of uninhibited use of materials and techniques, mixed techniques (mixed media) using the three-dimensional "Sculptural Textiles" was produced. Sculptural Textiles combined with the power of the materials and concepts, sometimes meanings contain the protest today, and sometimes it can be used to deliver this message to society. Both of Wearable Art, both in the art of sculpture, as well as those who work in fiber art, sometimes in galleries, sometimes arranged in nature, calls for a thinking audience almost silently.
In this paper, three-dimensional sculptural Textiles constitute an important place in the world and Turkish artists with examples of works, carried in the philosophy, materials, referred to the influence of this art and its place in contemporary art.
Key words: Textile, sculptural textile, three-dimensional textile, three-dimensional structural textile


ÜÇ BOYUTLU HEYKELSİ TEKSTİLLER

 1. GİRİŞ

Sanat ve tasarım dünyasında ortaya çıkan Heykelsi tekstil, esin kaynağı ağırbaşlı heykel şekiller  ve ürünler olan yeni bir hareketdir. Yüksek teknolojik yenilikler sayesinde, artık desenlerin yerini strüktürler ve rölyefler almaktadır. Düzensizlik, hareketli yüzeyler yaratır. Metal unsurlar kumaşla harmanlanır ve onun ayrılmaz bir parçası haline gelir. Katlanan, kıvrım verilen ve drapelenen hafif ve yarı saydam katmanlar sayesinde parıltılı yüzeyler elde edilir. (http://www.pirrula.com/tr/trendler/2013-trendleri.html, Erişim tarihi: 27.06.2012)
Herhangi bir disiplinden daha çok, tekstille uğraşan sanatçılar, genellikle evle ilgili ve kadın mesleği olarak kategorize edilir. Mantığa aykırı görünmesine karşın tekstil, ilk nefes alışımızdan bugüne yaşamımızın tümüne yayılan ve merkezinde olan güçlü ve etkili bir malzemedir. Henüz bilinen görsel sanatların geleneksel paleti içinde benzer bir statü kazanmamıştır. Sanatta tekstillerin kullanımı, gömülü önyargılara yüzleşmeye devam etmektedir. Tekstil sanat tarihindeki belge eksikliği, bu sanatın tanınırlığına ve bu disiplin için aydınlatıcı bilgilerin olmamasına neden olmuştur. Tarih, sanat biçimlerinin evrimi için teori ve pratik arasında önemli bir bağlılık ortaya çıkarır. Bu fikir, çoğu sanatçının teori yerine yaratıcılıklarını açıkça ifade etmek için pratiği tercih etmeleri, yazmayı inkar etmeye isteksiz olduğu durumunu red eder. 
Son elli yıl içinde, önemli sayıda saygın sanatçılar, herkesin bir tekstille aşinalığı kesin olmasından dolayı, malzeme repertuarlarında tekstili de benimsediler.  Yirminci yüzyıl, bir sorgulama ve malzemelerin yeniden değerlendirilmesi dönemi olarak karakterize edilmiştir. 1950 lerden bu yana sıradışı malzemelerin kabulünde, hem sanat hem de zanaat dünyasında, büyük bir tartışma olmaktadır. 1955 yılında Robert Rauschenburg tarafından yapılmış olan yeni ufuklar açan mixed-media tekniğinde, 'Bed (Yatak)' isimli çalışmaya, kalın boya bezeme ile geleneksel bir patchwork yorgan ödenek dahil olmuştu. O ‘birleştirme’ gibi tekniklerden yararlanmış ve  birleştirmelerinde akla gelebilecek her malzemeyi değerlendirme yoluna gitmiştir. O, bu alışılmamış karışık teknik macerasında ve önceki sanatsal çevredeki geleneksellikten kurtulmada yalnız değildi.
Çalışmada son yüz yıl içinde bu disiplinde farklı yolculuklar yapan sanatçıların çalışmalarından örneklerle, üç boyutlu heykelsi tekstillere bir bakış açısı sağlayan bir sunum hazırlanmıştır.   

2. HEYKELSİ TEKSTİL SANATININ TARİHİ

Tekstil sanat tarihi kısıtlı ve parçalıdır ve zanaat ile ayrılmaz bir biçimde iç içedir.  Kumaş doğası gereği uzun ömürlü değildir, dolayısıyla antik parçalardan çok az örnek günümüze kadar gelebilmiştir, ama aslında tuval üzerindeki tüm resimlerin tekstil sanat eserleri olduğu kavramının benimsenmesi, sonra Mısır'da onikinci hanedana kadar giden kanıtlar, 11. yüzyılda İngiliz bir kadın tarafından işlenmiş Bayeaux Gobleni, en bilinen antik tekstil örnekleridir. Sanat ve El Sanatları Hareketi (Arts and Crafts) 1872 yılında kurulmuş olan Royal Kraliyet Zenaat Okulu ile,  bir rönesans olmuştur. Bu okul, öğrencilerin bir sanat formu olarak elişlerine yaklaşımını teşvik etmiştir.
Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde, Avrupa'da sanatçılar heykel kurallarına meydan okumaya başlamışlardır.  Almanya'da 1919 yılında Walter Gropius tarafından Bauhaus kurulmuş ve açılış töreninde yapılan  konuşmada: 'Biz artık aralarında yüksek bir duvar olan esnaf ve sanatçılar arasında sınıf gururunu bilen ustalarla yeni bir vücut oluşturmaya çalışacağız.' denmiştir  (Constantine and Reuter, 1997).
Bauhaus çağdaş dokumacısı, Anni Albers ayrıca malzemeleri açıklıkla savundu: 'ne pahalılık ne de malzemenin dayanıklılığı ön koşullardır... Herhangi bir malzeme, herhangi bir çalışma prosedürü ve herhangi bir üretim yöntemi, elle veya endüstriyel, ne sanat olabilir ne de sanata hizmet edebilir '(Rowley, 1999) .
Bu Alman yönergesi tüm malzemelerin sanatsal potansiyeli tanımaya yönelikti ve özellikle değerli bir araç olarak tekstili yeniden tanımlanmıştır. Bu arada, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletlerinin diğer bölgelerinde, örneğin sıradan malzemelerle sanat oluşturarak heykel kurallarına meydan okuyan Marcel Duchamp gibi sanatçılar,1913 yılında 'Çark Döngüsü' ve 1917'de 'Fıskiye' gibi ünlü 'readymade’leri (kullanıma hazır) sanat tarihinin dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Kurt Schwitters da, sanat çalışmalarında alışılmamış malzemeler kullanmıştır: otobüs biletleri, haber küpürleri, metal ve ahşap parçaları ve kumaş artıkları - Sanatçı özellikle geleneksel malzemelerden çok sokaklardaki yıkıntıları kullanmayı tercih etmiştir. Schwitters 'dalgın heykelleri ve toplama kabartmaları, Avrupa'nın çalkantılı dönemini yansıtan kültürel ve politik örnekleri aşılar. Schwitters 1926 yılında “Yeni sanat eski kültür kalıntıları üzerinde oluşur” (Celant, 1995) sözünü söylemiştir.
Önemli bir Amerikan Sürrealist heykeltıraş, Joseph Cornell, sıradan saygılı bir konuda yansıyan, bir büyü ile onları bağışlamak için yaptığı toplulukları içinde gündelik nesne kullanmaktadır. Eserlerinin birçoğu kendi yaşam öyküsünde güçlü semboller oluşturur. Cornell aslen ailesinden gelen talep üzerine bir tekstil tasarımcısı oldu. Onun 'kutu' isimli eserinin, özürlü kardeşi için oyuncak olarak ortaya çıkmış olduğu söylenmektedir.
Sürrealistler 1960'lar döneminden sonra da, özellikle Pop Art “yumuşak heykel” felsefesini geliştirilmesi üzerinde özellikle etkili olmuş ve pek çok insana ilham vemiştir.
'Yumuşak heykel' hareketinin kurucusu ve gerçek temsilcisi olan Claes Oldenburg, cüretkar malzemeler kullanmıştır. Onun heykelleri sıradan ve gündelik görüşlerimizi sorgulamaya yönelikti, Amerikan kültürünün gündelik sembollerini taklit ediyordu. O tamamen, fast food, telefon, tuvalet ve daktilolar, karton, çoğaltılmış, yumuşak vinil veya alçı veya polyester reçine ile sertleştirilmiş tuval gibi nesneler kullanarak, dev heykeller ile yumuşak / sert ikilemini araştırmıştır.
Bu düşünce yapısıyla, büyük oranda değişiklikler ile birleştiğinde bu malzeme manipülasyonu, ne topluma ne de 'duyarlı' hale gelen nesnelerin bedenselliklerine odaklanır. Onun vizyonu daha önce görülmemiş bir düzeyde bir heykel ifade ortamı olarak tekstili kucaklamak olmuştur.  Kumaş-tekstil kesinlikle heykelsidir, bu kitleleri, yalınlığı, ifadeyi ve hatta rengi vurgular.
Bu arada, bu aynı dönemde, genelde tekstille çalışmış olanlar ile doğrudan çalışmış olanların yer aldığı önemli bir eylem vardı. Tekstili duvardan kurtarmak ve onu alana çekmek için 'lif sanatı" anlamına gelen bir hareket başladı. Polonyalı sanatçı, Magdalena Abakanowicz, anıtsal formlar yaratmak için dokumayı dinamik bir heykel tekniği haline dönüştürdü. Onun lifi devrimci kullanımı ve tekniğe yenilikçi yaklaşımı, 1960 ve 1970’lerde sanatçıyı etkin bir güç yaptı. O, hayvan bitki ve mineral formlarında, heykelsi benzeşimler üretmek için sisal, jüt, çuval bezi kullandı. Onun temel lif beğenileri ve doğal dünyası yazısında şöyle aktarılmaktadır:
 “Ben gezegenemiz’deki organik dünyayı inşa ederken çevremizin en büyük gizemli temel unsuru olarak Lifi görüyorum. Yaşayan tüm canlılar, bitkilerin dokuları ve bizler Liften oluşmuştur. Sinirlerimiz, genetik kodumuz, damarlar, kaslarımız. Bütün bunlar Lifli yapılardır. Kalbimiz koroner pleksus ile çevrilidir. Lifi İşliyoruz, bilinmeyeni işliyoruz. Kuru bir yaprak, kuru bir mumyayı anımsatan bir ağa sahiptir. Hangi sanatçının elleri ve sezgilerine Lif rehber olabilir?  Kumaş nedir? Onu dokuyoruz, dikiyoruz,  formlar halinde şekillendiriyoruz. Vücudumuzun biyolojisi bozulduğunda, derinin altına erişim sağlamak amacıyla, kesmek gerekebilir. Daha sonra tıpkı kumaş gibi, dikilebilir. Kumaş bizim Ellerimizle yapılan kabuğumuz ve giysimizdir, Bu bizim ruhlarımızın bir kaydıdır.” (Konstantin ve Reuter, 1997)
Bu noktada doğa ile insan unsurlarını birleştiren Alman Sanatçı Joseph Beuys’den söz etmek gerekiyor. Beuys son yüzyılın en etkili sanatsal figürlerinden biridir. Dolayısıyla, onun yaratıcılığını ifade eden heykelsi tekstiller ile ilgili hiçbir kitap yoktur. Beuys malzeme olarak, genellikle keçe ve yağ ile çalıştı. Onun malzemeleri nasıl temin ettiği bir efsanedir. II. Dünya Savaşı esnasında uçağıyla vurulduktan sonra, malzemeleri Tatarlar tarafından verilmiştir. Bu ölüme yakın deneyimden sonra Beuys, heykellerinde sadece otobiyografik ifade biçimleri için değil, aynı zamanda genişletilmiş metafor olarak keçe ve yağı kullanmayı benimsedi. Çünkü  o bir “Genişletilmiş heykel kuramı”ydı.
Fransız doğumlu sanatçı Louise Bourgeois, son elli yıl içinde karışık medya (mixed medya) heykel dalında etkili başka bir güç olmuştur. Sanatçının çalışmaları, heykel ve montaj biçimleri, otobiyografik görsel tablolarda kendini cinsiyetler arasında gergin ve gerçeküstü bir ilişki kurar. Sanatçı, Sürrealizmin köklerinden ortaya çıkan bir anlayışla, kauçuk, alçı, tekstil ve birçok diğer bileşenleri de dahil olmak üzere bu maddelerin garip bir karışımıyla heykellerini oluşturmuştur. Bourgeois gibi Heykeltraşlar, kariyerleri boyunca, bir bütün olarak bu disipline sürdürmüşlerdir.[1]

3.  GALERİ DIŞINDA VE ÇEVREDE HEYKELLER

Heykeltıraşlar, dekoratif galeri tabanlı rolü, sadece kavram ve malzeme değil, aynı zamanda heykel yer seçimi için de sorgulamışlardır. Bu nedenle 1960'lı yıllardan sonra, çalışmalarını avangard kutsal galeri odalarından, çevreye çıkardılar. Heykeltraşların görüşlerindeki bu hareketler, sanatta bir devrim olarak yansımıştır. Bu sanat türleri: Pop Sanat, Kavramsal Sanat, Minimalizm, Arazi Sanatı, Performans Sanatı, Montaj Sanatı ve Çevresel Sanat’dır.
Bulgar sanatçı Christo Javacheff, eşi Jeanne-Claude ile birlikte, sınır işaretlerinin ve yer şekillerinin etrafında paketleme yaparak, abartılı uzunlukta bezler kullanmışlar ve bu tutkulu katılımları ile uluslararası bir ün kazanmıştır. Oldukça mütevazi ve sıradan paketlemelerle ortaya çıkan Christo,  daha sonra açık alanlard,a güçlü ifadeler ve paketlemeler kullanmaya başlamıştır. Christo'nun çalışmaları gibi, 1970'lerde ve 1980'li yıllarda çevresel sanat, malzeme ve ölçek kabul edilebilirliği ve heykelin durumu ile ilgili yeniden tanımlandı.
Bu sadece, parlak bir kumaş şelalesi kullanarak paketlenen 400 yaşındaki Paris köprüsünün dönüşümü olan 'Paketlenmiş Pont Neuf ' gibi projeler (Konstantin ve Reuter, 1997) değil, ama aynı zamanda benzeri görülmemiş bir ölçekte bağış toplama becerilerini kullanarak heykeltıraşlar görüşlerini on yıllık projelere planlamışlar, yüzlerce yönetici personel yaymışlardır. Ama Christo bu yönetim aşamasında hatırlanmadı, bu tiyatral inanılmaz aura, oluşum içinde büyük bir görkem yarattı.

4. HEYKELSİ MALZEMELER

Heykelsi malzemeler, bazen metafor olarak, bazen ifade aracı olarak, bazen her ikisi de, farklı  mantıksal açılara göre seçilir; fakat malzemenin fiziksel özellik etmeni, eşit öneme sahip bir durumdur.
Malzeme özellikleri her iki şekilde de bir heykeltıraşın yaratılarını etkiler. Fiziksel özellikler, malzemenin kendi kendine özgü olanlardır ve bu kuvvet, yumuşaklık, sertlik gibi etmenleri içerir. Malzeme ile ayrılmaz bir bağlantısı olan kavramlar, ağırlık, denge ve ölçekdir. Bunlar her zaman heykelde birincil öneme sahip olmuştur ve bunların rolü ortaya konulmuş diğer unsurların ışığında azalmış değildir.[2]
Dokunmak genelde görmeye göre daha az kontrollü bir eylemdir ve bu nedenle genellikle kabul edilmeksizin değerlendirildiği söylenir. Formun bedenen var olması izleyicinin vücut ağırlığı ile ölçülür ve iletişim sağlanır, bu olumlu bir fiziksel temas ile sağlanmış olsa bile gerçekleşmemiştir. Bu nedenle, sahip olduğunda, bu etki daha çok doğrulanır. Fiziksel ve görsel - malzemelerin karışımı içinde çalışmayı tercih eden sanatçılara, daha karmaşık bir etkileşim gerektiren bu kuram çekici gelir. Sanatçılar genellikle Tekstilleri dokunma hissi güçlü bir bağımlılık yaratan bir unsur olarak görürler ve tekstil onlar için tamamen tutkudur. Çok çeşitli dokulu yüzeyler, diğer malzemeler için ideal bir tamamlayıcıdır.

5. ÜÇ BOYUTLU HEYKELSİ TEKSTİL ÖRNEKLERİ

Sheila Hicks’in “The Principal wife goes on” (Şekil 1) isimli eserine göz atacak olursak, sayısız çoklukta, uzun, sarkan ve sarılmış çilelerden oluşan ketenleri, bu tür çalışmaların “dekoratif” olduğu yönündeki bazı eleştirilere neden olmuştur. Sanatçı, lifte nonutilitarian nesnelerin üretiminde, 1960'ların sonunda ve 1970'lerde, Lif sanatçıları tarafından keşfedilen el emeği türü örneklerle, toplumun dokuma ana akımı içinde oluşturulan programı, beceri, ve haz egemen normları ile çeliştiği bir estetik görüntülemektedir.
Hicks bu durumda, bu toplum içindeki anlayışla çelişmektedir, toplumsal öngörü bu çalışmaların hiçbirinin beceri ürünü olmadığı yönündedir. Eleştirmenlere göre, Hicks’in yapıtı işlevsel değildir, kültürel ve tarihsel lifli sanatların tekniklerin, anlam ve öneminin aksi biçimdedir. Bu Hicks gibi çalışan, teknik ve malzemeyi bilinçli olarak keşfeden ve diğer tezgah kullanmayan lif sanatçılarını, el sanatı kongrelerini manüple ederek  zenaata bağlanmanın yararsızlığını ve onları sanatadoğru yönlendirme görüşlerini açıklamaya itmiştir. Ama bastırılan bu yönleriyle, sanat ve zenaat gibi hibrid pozisyondaki yapıtlar, Konstantin ve Larsen ve gibi düşünen diğer eleştirmenleri, hem zenaat hem de güzel sanat konularındaki değerlendirmelerinde bu temel anlayışlarını kaldırdı.
                Bu kategorilerin saflığı, çalışmaların melezliğini baltalamaktadır. Bu dönemde çalışmalar, Amerikan sanat dünyasında meşru bir sanatsal kimlik olarak kabul edilmedi. Sanat ve zanaat arasındaki uçurumu kapatmak için potansiyeli olan ve Lif sanatçılarının eserlerini de barındıran Hybrid kategoriler ciddi bir direnişle karşılaştılar. Bu iki kategori, yumuşak sanat ve yumuşak heykeldi.
Yumuşak sanat akımı içinde, Françoise Grossen, Jackie Ferrara, Harmony Hammond, Richard Serra, Robert Morris, ve Hannah Wilke’nin çalışmalarında görülmektedir. Françoise Grossen tarafından yapılan “Five White Elements” (Şekil 2) isimli çalışmas yumuşak Sanat’ın bir örneğidir.  Lif sanatçıları zanaat ile sanatı ayıran uçurumu kapatmak için yumuşak sanat veya yumuşak heykel kategorilerini çözüm olarak gördüler.
Virginia Hoffman, “Zenaat ufukları” isimli dergide, “Dokuma ner zaman sanat biçimi olacak?” ismli bir makale yayımlamış, yumuşak heykel mantıklı esnek joinings, lifli maddeler, hiçbir sabit başında veya sonunda modüller tarafından yapılan herhangi bir üç boyutlu şekil içerebilir, yumuşak malzemeler sert ve tam tersi biçimler,  gerilimi ile güç, dengelemek, boşluk, hafiflik ve ağırlık gibi görünmeyen kuvvetlerinin kullanımı ile yaratılır. Kenneth Snelson’ın metal boru ve kabloları, Gabo’nun Meksiko Kenti Spor Sarayı, Fuller'in Jeodezik Kubbeleri, Eva Hesse, Alan Saret, Robert Morris ve Alice Adams’ın mimari yapıları bunlara örnek verilebilir.
Claire Zeisler’in çalışması (Şekil 3), 1960’ların sonlarına doğru gelişen Post minimalist heykele bir örnektir. Çalışmalarında Kumaş, tel, halat ve keçeyi kullanmıştır. Onun heykelleri formdan çok dokuyu vurgulamaktadır, dokunun doğru şekilde vurgulanmasının yanısıra, malzemenin de görsel etkisi abartılarak, aynı zamanda rahatlatıcı bir etki bırakmaktadır. Zanaatin canlanması ve özellikle “makrame” çılgınlığı sonrası eleştirmenler lif sanatı hakkında düşük bir kadın sanatı olarak yorumlamışlardır.
Sanat Dergisi, Claire Zeisler’e 1979 yılındaki bir röportajda "makrame sanatçıları" tarafından kullanılan "dekoratif" düğüm tekniği hakkında bir soru yönelmişti:
Bu tür düğümleme veya son çalışmalarında kullanılan kesme gibi teknikleri yapmak sizi diğer lif sanatçılardan hangi anlamda ayırmaktadır?
“Ben ilk düğümleme tekniğine başladığımda o bir trend değildi. Ben bunu ilk kullananlardan biriyim, ya da üç boyutlu olarak kullanma anlamında kesinlikle ilkim. Bazı insanlar bu tekniğe Claire Zeisler  makramesi  dediler. Benim tekniğimin tavana vurduğu zaman budur. Ben makrame ya da zenaat sözcüklerine takılmıyorum.  Makrame bugün dekoratif bir düğüm tekniğidir, ama ben düğümü sadece bir yapı parçası olarak kullanıyorum.  Benim çalışmalarımın pek çoğunda siz düğümü göremezsiniz. Tıpkı tuval resminde tuval bezinin bir yapı parçası olması gibi, benim çalışmam da da düğüm, bir yapı parçasıdır.  Onun "yapı parçaları" sanatın biçimsel titizliğini vurgulamaktadır.[3]  
 Robert Morris’in keçe çalışmaları 12 seri olarak incelenebilir. İlk keçe çalışmaları,  1967 ve 1968 yıllarında üretilmiş (Şekil 3), yuvarlanmış ve katlanmış keçelerle zemine bağlı tasarlanmış örneklerdir. Keçe bir izolasyon ve ambalaj malzemesi olarak endüstride yerini alırken, Morris keçeyi yalın, görev odaklı düzenlemelerde kullanmıştır. 1960'ların serileri, "karmakarışık" "kataner" ve "bacaklar" isimli, uzun, basit kesiklerle yapılmış, tek veya çok büyük tabakalar halindeki keçe çalışmalardır. Bu çalışmalar, dokunsal nitelikleri ile önplandadır. Çalışmalarında Morris, yerçekimi kuvvetleri, nem, malzemenin kendi ağırlığı ve yoğunluğu ile form oluşturmuştur. 
Yumuşak heykel canlı performansının ilki, Faith Ringgold tarafından 1976 yılında “ikiyüz yıllık siyah insanı uyandırma ve Diriliş” enstalasyonu (Şekil 4) ile yapıldı. Çalışma, evli çift Buba-Bena ve Bubanın annesi ve büyükannesi figürlerinden oluşur.   Ringgold göre çalışma, 1976 Amerikanın İkiyüz yılıncı kutlamalarına bir yanıtıydı. Amerikan bağımsızlığının iki yüz yılını kutlamak için bir nedeni olmadığı halde, birçok siyah insan ile anlaşarak bu çalışmayı oluşturdu. Yani, bu bir kutlama değil, bir uyandırmaydı. Sanatçı, uyuşturucu bağımlılığı ile kendine dayatılan baskı dahil, ırkçılığın dinamiklernini ifade eden görsel bir anlatı yaratmak istemiştir.
Kızılderili sanatından esinlenerek çalışmalarını oluşturan Harmony Hammond’un ilk çalışmaları Battaniye resimleri olarak bilinir. Bu eserlerin bazıları, deri,  yıpranmış battaniyeler, çarşaf,  kumaş şeritler ve kenarlarına sanatçının kendisine ait saçların eklenmesi ile saçaklarla oluşturulmuştur.  Hammond’un Kızılderili sanatından esinlenerek açtığı ilk sergisi 1973 yılında  New York’ta gerçekleşti.   “Varlıklar” (Şekil 5) isimli tavandan asılı çalışma üzerine boya püskürtülmüş kumaş şeritlerle yapılmış “giysi heykel” denilen bir dizi sergilemiştir. Bir grupta çanta olarak anılan, dokuma, diyagramlar ve çizimler sergilemiştir.  Onun feminist sanat ve bilinçlendirme grubunda ona kadın sanatçı arkadaşlarını toplanmış ve kalıntı-benzeri malzemeleri ile kızılderili kadın tören kıyafetleri formlarına benzeyen,  nesnelerin ortak sıradanlığını ve kültürel kimliğini ön plana koyan, el dokuması sandalet ve sepet grubunun da dahil olduğu sergiler açmıştır. Hammond’u “Varlıklar” sergisi ile tanımayan kalmamıştı. Aynı zamanda Hammond bu etkinliğiyle, geçmiş ve gelecekteki tüm kadınlar için efsanevi bir rol üstlenmiştir. Onun el yapımı sandalet ve sergide sepet Hammond dahil, sanat gibi yararlı zanaat nesnelerin bir recontextualization, ayrıca kadınların yaratıcı emeğin düzenli devalüasyon yardımcı programın önemini vurguladı.
Afrikalı Yinka Shonibare,  kumaş üzerinde batik boymama tekniğini kullanarak,  geçmişteki sömürgeci ilişkiler ve bugünkü mirası keşfetmek için çalışmalar yapmıştır (Şekil 6).
'Akış Ruhu' isimli koleksiyonundan bir heykel olan “Örtülmüş hava”, (Şekil 7) kauçuk çalışmanın hem kuruluşunda hem de dekorasyonunda kullanılmıştır. Koleksiyonun esin kaynağı ve kavramı, hava ve su akımlarının hareketinden oluşmuştur. Bu doğal güçler tarafından yayılan enerji çalışması içinde hareket yakalanmıştır. Çalışmada tekstil kenarları, fabrika atıkları, kasırga ve spiral hava akımlarından yararlanılmıştır. Çok dokulu kenarlara ve yüzeylere sahiptir, birbirine yakın yerleştirildiğinde, yeni bir yüzey içinde değişmektedir. Kauçuk birkaç katmanı, daha sonra dokusuz yüzeye uygulanır. Bu tekstil sertleştiğinde, estetik bir kontrast ve heykel için gerekli bir yapı unsuru olarak durmaktadır.
“Kaybolan ruhların yankısı” isimli heykel (Şekil 8) sprey ve pot boya ile daha sonra polychromed sıva, ıslatılmış pamuktan yapılmıştır. Bu Halifax Bankfield Müzesi'nde Edith Durham Koleksiyonuna tepki olarak geliştirilmiştir. Geleneksel bir Arnavut giysisi, bir giubba ve bir çift ayakkabı ile bir desenin kumaşa aktarılması ve bir asma heykel oluşturmak için alçı dondurma yoluyla oluşturulmuştur. Heykelde kavram soykırımın vahşetidir. Geleneksel Arnavut giysisi giubba, kasvetli bir cenaze giysisi biçiminde kesilerek, süsleme ve dekoratif kaygılar olmadan asılmıştır. Duyguların yoğunlaşması için bedensel bir form kullanılmamıştır.[4] 
Gemma Smith'in asil, güçlü heykelleri devasa büyüklükteki varlığı ile yer doldurur. Eserin büyüklüğü, gündelik izleyiciden bile olumlu bir fiziksel olumlama ve görüş yoğunluğu gerektirir.  Smith'in kreasyonları tüm disiplinlerin sınırlarını aşar, çok önceleri belirlenmiş olan kurallardan çok, kendinin dinamik bir ifadesi biçimindedir. Smith fiziksel dünya ile ilgilidir, insan formunun keşfi, antik dünyanın ilkel kaynakları, tanrılar ve mitler, metafizik kavramlar  aracılığıyla eserlerini oluşturur. O zaman ve coğrafyayı kateden insanlık duygusunu hedeflemektedir. Antik dünyanın ve ontolojinin esin bileşimi, sanatçının malzeme repertuarıyla birleştiğinde birlikte samimi bir dil oluşturur, dönüştürmüş ve başkalaştırmıştır heykeller, paradoksal fiziksel güç ve duygusal güvenlik açığı çağrıştıran yapıtlar oluşturur. Şeklinde güçlü hayvan etkisi, poz ve boy huzursuz akıntıları üreten, iş kuşatmıştır.
Alçı, çimento, çelik, hasır, boya, plastik, ve onun çalışma tekstil malzemeleri bir dizi, süreçleri geniş bir yelpazede kullanarak yürütülür: Smith malzemelerin çeşitli bir tamamlayıcısı kullanır.
Tekstil ve tekstil aksesuarları - boncuklar, düğmeler, klipler, bağları, konu - kendi devletleri tüm potansiyel enerji var. Masif hammaddeden, dokuma, örme, baskı, boyama ve keçeleştirme süreçlerinden ve hala onlar, hareket ve dönüşüm için potansiyel var 'ısmarlama' nesneleri içine inşa edilir.Izleyici için düşünce ve örgütlenme bu yolların hepsi var bir madde sanatçı için heyecanlı ve zorlu hem de.
“Başsız kadın” isimli çalışmasında, güçlü hayvan etkisi çalışmanın form ve büyüklüğünün tümüne yayılmıştır, alt saçaklar adeta insana rahatsızlık hissi verir (Şekil 9). 
Alçı, çimento, çelik, hasır, boya, plastik ve onun çalışma malzemeleridir, Smith çalışmasını tamamlayıcı malzemelerle zenginleştirir. Bunlar; Tekstil ve tekstil aksesuarları - boncuklar, düğmeler, raptiyelerdir. Dev bir anamalzemeden, dokuma, örme, baskı, boyama ve keçeleştirme süreçlerinden  yararlanarak, hareket ve dönüşüm için 'terzi işi ısmarlama' malzemeleri de içine alarak yapıtını oluşturur.
Nicola Morriss’in “Eldiven” isimli çalışması, (Şekil 10) sıradan nesnelerin ölçekli biçimde değiştirilerek izleyicinin algısı yerinden etme gücü,   büyük etkisi verilerek yorumlanmıştır.
Bu çalışma, 1950'lerden başlayıp  on dokuzuncu yüzyıl boyunca belirginleşen görgü ve kıyafet kurallarına verilen önem üzerine, bir odaklanma yaratıp, geçmişin romantizminden yola çıkarak, toplumun eğilimini ifade etmektedir. Sanatçının halalarından birine ait dantel örme desen kitabı,  bir hazine gibiydi. Bu  narin bayan aksesuarı ona ilham verdi.  
Morriss malzemeyi değiştirerek, kalın, ve dev büyüklükte bir eldiven yapmak için polyester reçine ile emdirilmiş pamuktan yapılmış bulaşık bezini kullanmıştır. Bu çalışmasını sunmak için sanatçının arzusu,   bir aydınlık bir bahçe ortamında,   kötü hava koşullarına dayanıklı bir heykelsi tekstil olarak açık havada sergilemekti. “Eldiven” ağaçlık ve çiçekler, Pre-Rafael, Bronte ve dönemin popülist duygusal şiirleri ile romantik bir İngiliz bahçesinde sergilenmiştir. Sanatçısı açıklar olarak aksine, yirmibirinci yüzyılda gibi aksesuar rolü, açıkça bir pratik biridir:
Eldiven ayakkabı gibi, kadın giyiminin fetiş unsurlarından biriydi, ancak ne yazık ki artık sadece elleri sıcak tutmak için kullanılırlar. Eldiven çıplak ete kesinlikle dokunulmamaı için Birinci Dünya Savaşı sırasında iki cinsiyet tarafındanda giyilen bir aksesuardı.[5]


Şekil 1: Sheila Hicks, “The Principal wife goes on  ”, İpek, Keten ve Yün., 4.57 cm,
Simithsonian Müzesi, 1977. (Kaynak: String Felt Thread, the Hierarchy of Art and Craft in American Art, Elissa Auther, Minnesota Üniversitesi Yayınları, Minneapolis, London s.43)


Şekil 2: Francoise Grossen, “Taue Et Knoten” Enstalasyon, Bellerive Müzesi, Zurich, İsviçre, 1976. (Kaynak: String Felt Thread, the Hierarchy of Art and Craft in American Art, Elissa Auther, University of Minnesota Press, Minneapolis, London s.44)


Şekil 3: Claire Zeisler, “İsimsiz-Düzenleme”, 1967, Jüt, Denver Sanat Müzesi, ABD. (Kaynak: Auther E., 2010, String Felt Thread, The Hierarchy of Art and Craft in American Art, University of Minnesota Press, S. 249,  Minneapolis, London, s. 24)


Şekil 3: Robert Morris, 1967-70, “İsimsiz”,  farklı boyutlarda gri keçe, Williams Collage Sanat Müzesi, (Leo Castelli hediyesi) New York. (Kaynak: String Felt Thread, the Hierarchy of Art and Craft in American Art, Elissa Auther, University of Minnesota Press, Minneapolis, London s.52)


Şekil 4: Faith Ringgold, “İkiyüz yıllık siyah insanı uyandırma ve Dirililş”, gerçek boyutlu   yumuşak heykeller, Harlem Stüdyo Müzesi, 1976. (Kaynak: String Felt Thread, the Hierarchy of Art and Craft in American Art, Elissa Auther, University of Minnesota Press, Minneapolis, London s.112)

Şekil 5: Harmony Hammond, “Varlık V”, Kumaş ve akrilik, 198x71x46 cm, 1972. (Kaynak: String Felt Thread, the Hierarchy of Art and Craft in American Art, Elissa Auther, University of Minnesota Press, Minneapolis, London s.137)



Şekil 6: Yinka Sonibare, “Afrika İçin Mücadele”, 14 figür, 14 Sandalye, 1 masa, Hollanda mum Batiği ile renklendirilmiş Pamuk tekstiller, 132x488x279 cm., Afrika Sanat Müzesi, New York, 2003. (Kaynak: String Felt Thread, the Hierarchy of Art and Craft in American Art, Elissa Auther, University of Minnesota Press, Minneapolis, London s.170)

  

                   Şekil 7: Jac Scott, “Akış Ruhu- Örtülmüş Hava, ipek kumaş ve kauçuk 2001.     
(Kaynak: Scott J., 2003, Textile Perspectives in Mixed-Media Sculpture,   The Crowood Press LTD, S. 160, Ramsburry, England, s.47 (sol))              

Şekil 8: Jac Scott, “Kaybolan Ruhların Yankısı”, 2001, Pamuk kumaş, akrilik boya, 153x 145x95 cm.    

     

Şekil 9: Solda Gemma Smith, “Başsız Kadın”, 2001, 190x155x120 cm, sağda yapıtın ayrıntısı.
(Kaynak: Scott J., 2003, Textile Perspectives in Mixed-Media Sculpture, The Crowood Press LTD, S. 160, Ramsburry, England, s. 90-91)

 

Şekil 10: Nicola Morriss, “Eldiven”, 120x58x35 cm.   Şekil 11: Simone Cobbold, “Uzun Bayan”, 1999,  357x38 cm (Kaynak: Scott J., 2003, Textile Perspectives in Mixed-Media Sculpture, The Crowood Press LTD, S. 160, Ramsburry, England, s.98)

    

Şekil 12: Lucy Brown, “S-T-R-T-C-H-Esneme”      Şekil 13: Susan Cutts, “Bir Elbise Giyinme”,
1999, 130x125 cm.                                                    Enstalasyon, 2001, 60x40 cm.
(Kaynak: Scott J., 2003, Textile Perspectives in Mixed-Media Sculpture, The Crowood Press LTD, S. 160, Ramsburry, England, s. 127 (sol), s.131(sağ))


Şekil 14:Do Ho Suh,  Paraşütçü Asker-I, 2003, keten, polyester iplik, döküm paslanmaz çelik,  plastik boncuklar,  yükseklik: 122 x genişlik: 153 x boyut: 61 mt


Şekil 15: Chiharu Shiota


Şekil 16: Chiharu Shiota, “Cildin Anısı” Kunst Müzesi, Bonn, Almanya.2000
22 elbise, toprak, su, duş


Şekil 17: Chiharu Shiota, 2008, “Ruhun Nefesi”, Ulusal Sanat Müzesi,/ Osaka, Japonya.


Şekil 18: Chiharu Shiota, Bilinçsiz Endişe, 2009, Christophe Gaillard Galerisi, Paris, Fransa.



   


   


Şekil 22: Akiko Ikeuchi,  “İpek Girdapları”

Japon sanatçı Akiko Ikeuchi 1964 yılında Tokyo’da doğmuştur,  Akiko Tokyo Ulusal Universitesi, Güzel Sanatlar ve Müzik Okulu’nda Resim dalında doktorasını yapmıştır. Yirmi yılı aşkın süredir, sanatçı Japonya, Kore, ve New York galerilerinde, incelikle hazırlanmış bir dizi heykel sergilemiştir. Kurulumları son derece zarif ipek iplerle kurgulanarak ve karmaşık bir iç çerçeve içeren bir mimar hassassiyetiyle tasarı ile bina planı olacak gibi düğümlü ağlar kaotik görünümüne karşın, Akiko’nun her çalışmasında bir plan vardır. Kasırgalar, girdaplar ve hatta belki de galaksiler: Ortaya çıkan eserler adeta büyük doğa güçlerinin çağrıştırmaktadır.(https://www.facebook.com/photo.php?fbid=483363468356061&set=a.351980568161019.105695.337671456258597&type=1&theater, Erişim Tarihi: 27.06.2012).


Şekil 23: Sühandan Özay Demirkan,  Anatolian Fiber Shoes – Anadolu Çarıkları” (Kaynak: http://v3.arkitera.com/news.php?action=displayNewsItem&ID=16772, Erişim Tarihi: 03.08.2012)

 “Lif Oyunları” adlı koleksiyonunda Türk Sanatçı Sühandan Özay Demirkan,  ipek ve kağıt ayakkabı, kaftan - kimono yorumları ve mekan tekstilleri kullanmıştır.  Günümüzde plastik sanatlar platformuyla eşdeğerde bir söylem geliştiren Suhandan Özay Demirkan, “Lif Oyunları“ sergisinde; kullanılabilir ve soyut - kavramsal çalışmaların bir arada yer aldığı düzenlemelere yer vermiştir. İpek, kâğıt, keçe ve lif gibi malzemelerin bileşiminden yeni bireysel yorumlara ulaşan sanatçı, Lif Sanatı’nın, geleneksel tekstil teknik ve malzemelerinin iki boyutlu anlatımını üç boyutlu mekânsal yorumlara dönüştürme sanatında yepyeni olanaklar sunduğunu düşünmektedir. 
Heykelsi unsurlardan oluşan bu koleksiyon, kavramsal deneyimlerimle zenginleşen sanat, mekan ve zaman hakkındaki algı, duygu ve düşüncelere temellenmektedir. Ona göre bu koleksiyon, sanat ve zanaatın ne denli özgür bir yaratıcılık sahnesi oluşturduğunun da kanıtıdır. “LİF OYUNLARI”, düş ile gerçek, dün ile yarın, gelenek ile modernlik, yerellik ile evrensellik arasında seyreden sanat serüveninin küçük bir karmasıdır.

5. SONUÇ
Şekillerin ve malzemelerin hayvandan insana, maden ve kayalardan diğer ürünlere veya tam tersi sırayla dönüştüğü çağdaş ve heykelsi bir tarzın ortaya çıktığı durum olan heykelsi tekstillerde yükek teknoloji yenilikler sayesinde artık desenlerin yerini strüktürler ve rölyefler almaktadır. Düzensizlik hareketli yüzeyler yaratır. Metal unsurlar kumaşla harmanlanarak yapıtın ayrılmaz bir parçası haline gelir. Katlanan, kıvrım verilen ve drapelenen hafif ve yarı saydam katmanlar sayesinde parıltılı yüzeyler elde edilir. Madde yeniden oluşturulur. Parçalara bölünür, yeniden bir araya getirilir, gerdirilir ve Heykel gibi işlenir.
Tekstiller iç ve dış sanatsal çevrede güçlü bilgi iletişimcileridir. Tekstilin doğası, anneliğe özgü çağrışımlara sahiptir, bir bebeğin doğumundaki ilk kundağının kumaşından başlayıp yaşamlarımızın merkezi olarak devam eder. Tekstiller günlük yaşam biçimimizde korunma ve örtünmede bizim ikinci derimizdir, ve malzeme olarak kişiliği, statüyü ve sahipliği işaret eder. Beden ile ilişkisinin ötesinde, tekstiller evlerimizde ve çeşitli endüstriyel uygulamalarda sıcaklık ve dekorasyon oluşturma dahil olmak üzere, sayısız rollere sahiptir. Tekstillerin kullanımı, her yeni ürünle gelişen kumaşın kullanım sözlüğü, her oluşumu genişletir. Malzeme karakteri, göreceli ucuzluğu ile birleştiğinde, diğer bazı malzemelerere de izin veren bir sanatsal özgürlük verir. Hem maddi, hem yapısal, pek çok sanatçının ufkunu genişletti.  Açıkça, Christo bu uygulamanın en seçkin elçisidir. Tekstil, meslek kuruluşları ve teknikleri, yurtiçi arenada kaynaklık edebilir ama kavramsal olarak bu sanatta güçlü bir araç olarak hareket edemeyebilir.
Sanat çalışmaları, eğer izleyici ile yansıyan çalışmanın gücü,  estetik duygu ve kendimizi iç dünyasını gelen bu akımla birleşirse, daha derin içgüdüsel tepkiler uyandırabilir. Doğruluk ve yaşama gücü, yalnız seyirci ile bir diyalog geliştirerek gerçekleşir, ancak en unutulmaz sanat bizim iç dünyamızı ateşleyerek kavramsal temeller üzerine inşa edilerek olabilir. 1960'larda, eleştirmen, Lucy Lippard 'manevileşme' ifadesini ortaya attı: Onun çağdaş sanatda tartışılan “Sanatı manevileştirme” makalesinde,  sanat formu ne olursa olsun, sanatçılar nesneleri bağlılığını kaybediyordu - çalışmalar stüdyolar yerine, üretim yerleri dışında oluşuyordu.
Aydın kişi ve malzeme içeriği, sayısız ve geniş bir malzeme repertuarından eser yaratan simbiyotik (ortakyaşar) bir ilişkiye sahiptir. Onların söylemi daha düşünsel temalara odaklanabilir: çevresel ve doğal formlar, yolculuklar ve hayali yaratıklar, ayin törenleri, cinsiyet ve aile içi roller, genetik mühendisliği, atık yönetimi, tıbbi ve metafizik kaygılar, siyaset gibi temalara kadar uzar. Bu temaların yürütme mizahi gelen yalın arasında değişmektedir.
Heykelsi uygulama verileri yirminci yüzyılın ikinci yarısında tanınmayacak kadar değişmiş olduğu söylenebilir. Karışık-medya heykelin değerini göstermek için tarih kitapları ve çağdaş belgeler hazırlanmıştır, ancak sınırlı alanlarda katı bir düzenleme belirlenmiştir. Bununla birlikte, daha pratik bölümlerin her bir malzeme ile ilgisi ile ilgili olarak açıklanan daha çok sanatçı vardır.
Örnekleri verilen tüm bu sanatçılar ve diğer sanatçıların çalışmalarındaki elyaf malzemeler, yalnızca feminist  hareketlere değil, aynı zamanda cinsiyet ayrımcılığı, ırkçılık, savaş, çevre sorunları ve kişisel sorunları ifade etmek için, kullanılmaya devam etmektedir. Diğer temalar arasında cinsel kimlik, kaybolan gelenekler, kültürel çatışma, küreselleşme ve göç vardır. Çağdaş üç boyutlu heykelsi tekstiller,  lif, farklı, karışık malzemeler ve tema yardımıyla günümüzde hem tekstil, hem de heykel sanatı içinde gücünü giderek göstermektedir.  
KAYNAKLAR
2. Auther E., 2010, String Felt Thread, The Hierarchy of Art and Craft in American Art, University of Minnesota Press, S. 249,  Minneapolis, London
3. Scott J., 2003, Textile Perspectives in Mixed-Media Sculpture,   The Crowood Press LTD, S. 160, Ramsburry, England.



[1] Scott J., 2003, Textile Perspectives in Mixed-Media Sculpture, The Crowood Press LTD, S. 160, Ramsburry, England, s.10-11.

[2] Scott J., a.g.e., s.12-13
[3] Auther E., 2010, String Felt Thread, The Hierarchy of Art and Craft in American Art, University of Minnesota Press, S. 249,  Minneapolis, London, s. 27-28.
[4] Scott J., 2003, Textile Perspectives in Mixed-Media Sculpture, The Crowood Press LTD, S. 160, Ramsburry, England, s. 58.
[5] Scott J., 2003, Textile Perspectives in Mixed-Media Sculpture, The Crowood Press LTD, S. 160, Ramsburry, England, s.110)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder